
Laurel Brunner, grafik endüstrisinde plastik atıkların eko-etiketlenmesinin artan önemini tartışıyor.
Döngüsel ekonomiler iyi güzel de, bunun için başta hükümetler arasında olmak üzere pek çok düzeyde diyalog gerekiyor. Plastik atıklarla başa çıkmanın aciliyeti, Malezya’daki küçük bir kasabanın plastik atıklar için birincil çöplük haline geldiğine dair yakın tarihli bir raporda gösterildi. Burası 17,000 ton plastik atığın altında kalmış durumda. Plastiğin bir kısmı temiz olarak sınıflandırılırken bir kısmı da temiz değil ve başka bir şekilde işlenmesi gerekiyor. Birleşmiş Milletler Çevre Programı’na göre “2015 yılında dünya genelinde üretilen plastik atığın yüzde 47’si plastik ambalaj atığıydı ve bunun yarısı Asya’dan geliyordu, en büyük suçlu ise Çin’di. Bununla birlikte, kişi başına en fazla plastik ambalaj atığı üreten ülke ABD olurken, onu Japonya ve Avrupa Birliği takip etmektedir.
Geri dönüşüm için farklı plastik atık türlerini birbirinden ayıracak bir etiketleme sistemi için çağrılar yapılıyor. Geri dönüşüm ve yeniden işleme tedarik zincirlerinin mevcut olduğu varsayıldığında, plastik atıkların uygun şekilde yönlendirilmesini sağlayacak makul bir başlangıç. Sorun şu ki, ne grafik endüstrisinde ne de başka bir yerde eko-etiket uygulaması henüz başlamadı.
Eko-etiketler pek çok endüstriyel sektörde çok popüler değildir çünkü müdahaleci ve pahalı olarak görülmekte ve çok az fayda sağlamaktadır. Belirli bir dizi çevresel kritere uygunluğu teyit etmeyi ve tüketicilere güven vermeyi amaçlayan eko-etiketin amacı elbette bu değildir. Sorunun büyük bir kısmı, çok sayıda olan ve belirli coğrafyalarda faaliyet göstermek üzere tasarlanan eko-etiketleme programlarının gerçek bir uluslararası koordinasyonunun olmamasıdır. İskandinavya’da ortaya çıkan Nordic Swan ve Almanya’nın Blaue Engel’i gibi etiketleri uluslararası hale getirme çabaları bir süredir devam ediyor, ancak en azından grafik sektöründe çok fazla ilerleme kaydedilemiyor gibi görünüyor. Bunun alternatifi, hükümetlerin yetkisi altındaki düzenlemelerdir. Gerçek anlamda sınır ötesi olabilmek için, eko-etiketlerin standartlaştırılmasına yönelik bir tür uluslararası çabanın zamanı gelmiş olabilir.
Eğer hükümetler döngüsel ekonomileri destekleme konusunda samimilerse, üzerinde mutabık kalınmış bir düzenleyici sistem dahilinde yerel endüstrileri ve pazarları desteklemek için neler yapılabileceğini bulmak üzere farklı coğrafyalara ulaşmalıdırlar. Uluslararası kabul görmüş bir etiketleme planı ve çevresel uyumluluk sağlamaya çalışmakla ilgili birçok sorun vardır, ancak Birleşmiş Milletler bir tane geliştirmek ve ulusların bunu benimsemesini sağlamak için iyi bir konuma sahiptir. Alternatif olarak, ulusal hükümetler küresel olarak uygulanabilecek bir girişimin temelini geliştirmek için endüstri sektörleriyle birlikte çalışmaya başlayabilir. Belki de bu, sinir bozucu İngilizlerden ve onların yarım yamalak Brexit beklentilerinden kurtulduktan sonra Avrupa Birliği’nin üstlenebileceği bir görev olabilir.
Kaynak: Bu makale, baskının çevre üzerindeki olumlu etkileri konusunda farkındalık yaratmayı amaçlayan bir endüstri girişimi olan Verdigris projesi tarafından hazırlanmıştır. Bu yorum, baskı şirketlerinin çevre standartlarını ve çevre dostu iş yönetiminin karlılıklarını artırmaya nasıl yardımcı olabileceğini güncel tutmalarına yardımcı olmaktadır. Verdigris aşağıdaki şirketler tarafından desteklenmektedir: Agfa Graphics, Spindrift.click, EFI, FESPA, HP, Kodak, Kornit Digital, Ricoh, Splash PR, Unity Publishing ve Xeikon.